Viyana(Avusturya)'daki; ortopedik onkoloji eğitimimi tamamlayıp İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji kliniğindeki görevime geriye döndüğümde; bütün tümör vakalarının beni beklediğini, benim de her tür ameliyatı en iyi şekilde ve istediğim gibi yapabileceğimi düşünüyordum. Dünyadaki en önemli ortopedik onkologlardan birisi ve tümör protezlerindeki en büyük isim olan Prof. Kotz beni yetiştirmişti, ve üstelik Kotz tümör protezlerinin temini için ilgili firmanın merkeziyle gerekli görüşmeleri de yapmıştı. Firmanın temsilcisini çağırdım ve "ben geldim, protezleri getir ve yapmaya başlayalım" dedim. Tümör cerrahisi ile ilgili ilk gerçekle o gün karşılaştım. Temsilcinin cevabı şuydu "Siz kimsiniz, tümör protezi nedir? Anladığım kadarı ile bu pahalı bir yatırım; ben hem sizin bu ameliyatlardan; ne miktarda yapacağınızı bilemem, hem de zaten bu kadar fazla bir yatırımı düşünmüyorum!" Bu ilk şoktu. Uzuv kurtarıcı cerrahi için tümörü çıkartıyordum ama rekonstrüksiyon için protez yoktu! çözüm bulmalıydım. İmdada ilk yetişen Dr. Hayati Durmaz oldu. Mikrocerrahiye heveslenmişti ve "Abi damarlı fibula diye bir yöntem var, senin vakalarda bunu uygulayalım" dedi. Bu büyük kemik defektlerini başarı ile köprüleyerek moral bulduğumuz, ilk biyolojik rekonstrüksüyon yöntemimizdir. Bir müddet sonra plastik cerrahiden Dr. Murat Topalan geldi. O da mikrocerrahiye yönelmişti ve tümör rezeksiyonu sonrası mikrovasküler kemik ve yumuşak doku rekonstrüksüyonu yapmak istiyordu. Murat, Hayati'den bayrağı devraldı. Bugün en sıkıntılı şartlarda en karmaşık rekonstrüksüyonları başarı ile gerçekleştirebilen, çok önemli vaka serisine sahip bir ekibiz. Her iki dostumu da sevgi ve minnetle selamlıyorum.
Biyolojik rekonstrüksiyon girişimlerimize daha sonra, kemiği tümörden arındırıp yeniden kullanabilme amacıyla recycling bone (geri kazanılmış kemik) yöntemlerini de ekledik. Bu şekilde otoklavizasyon ve ekstrakorporal irradiyasyon yöntemlerini uyguladıktan sonra, 2004 tarihinde sıvı azotu kullanmaya başladık. Biyolojik rekonstrüksüyonun bugün ulaştığı en kompleks yöntem olan geri kazanılmış kemik ve içine damarlı fibula kombinasyonunu ilk kez 2005 tarihinde uyguladım. HOT DOG adı ile tanıttığım bu yöntemi başarı ile uygulamaya devam etmekteyiz.
Ancak her boşluğu kemikle dolduramıyorduk ve protez gereksinimim devam ediyordu. Bir kongrede basit ve sadece proksimal femur bölümü olan İtalyan kökenli bir protez görmüştüm. Yerli bir firma da basit menteşe eklemi yapabiliyordu. Swiss Otel'de bir kongredeydik. Arada terasta oturup çay içiyorduk. Orada ilk modüler tümör protez dizaynını çizdim. İzmir'de Hipokrat firması imalatı gerçekleştirdi. Bu şekilde ilk yerli modüler tümör protezi yapılmış oldu (1992). Bu protez gerçekten bize nefes aldırdı: 64 hastada kullandık, zamanla pek çoğu revize edildi. Benim bildiğim halen 3 hastada duruyor. Tabii ki bu sistemin eksikleri ve sorunları vardı. Ben bir taraftan protezle ilgili düzeltmeleri düşünüyor diğer taraftan da yurtdışındaki protezleri Türkiye'ye getirtmenin yollarını arıyordum. Kotz protezini getirecek firma temsilcisi halen ilgisizdi, ancak diğer firmaların ülkemize ilgisi artmakta idi. Chicago'da Dr. Finn'in geliştirdiği protez çok iyi bir alternatifti. Chicago'ya gidip Dr. Finnle bir süre çalıştım, ve uygulamaları öğrendim. Kısa bir süre sonra ilk Finn protezini uygulama zevkini tattım (17.08.1993). Bu şekilde ithal eden firmanın ekonomik nedenlerle bu işi bırakmasına kadar 38 Finn protezi uyguladık. Bu iyi bir malzeme idi, halen de birçok hastam bu protezle hayatlarını sürdürüyorlar. Diğer taraftan böyle kritik bir malzemede yurtdışına bağımlı olmanın ciddi sorunlarını erken ve geç dönemde yaşadık ve yaşıyoruz. Bugün bu malzeme artık piyasada yok ve basit bir ara parça yüzünden bazen tüm protezi değiştirmek zorunda kalıyoruz.
Bu nedenlerle yerli protezi geliştirme çalışmalarına devam ettim. İlk protezin eksiklerini düzelten, yeni kuşak yerli protezi ilk kez 07.07.1995 tarihinde uyguladım. Bu protez 1. ve 2. kuşak olarak uygulandı, daha sonra 3.kuşağını Türk Ortopedik Onkoloji Derneğinin tüm üyelerinin ortak katkıları ile hazırladık. Böylece geliştirilen ve TMTS adı verilen bu sistem pek çok merkezde önemli sayıda hastanın uzuvlarının kurtarılabilmesini sağladı. Firma temsilcisi değişmiş, bizim de tümör protezi uygulamalarımız artmıştı. Nihayet 04.09.1997 yılında ilk Kotz protezini kullandım (Viyana dönüşünden 7 yıl sonra). Bu protezi, sonradan geliştirilen rotasyonlu modeli ile birlikte toplam 45 hastamızda uyguladık. Ancak temsilci firmanın sorunları yüzünden ithalatı durdu. Ardından yeni güncel olan Mutars protezinin ülkemize gelmesini sağlayarak kullanmaya başladık. İlk uygulama 20.07.2004 tarihinde olmak üzere, toplam 57 vakada kullanıldı. Yine uzayabilen protezi ilk kez 13.04.2004'de ve toplam 5 vakada uyguladık. Ancak devletin ödeme politikası değişti, ithalat durdu. Bu arada yerli protezi üreten firma da sıkıntıya düştü ve ben başlangıçtan 20 yıl sonra yine protez temin edemez oldum.
Yabancı kökenli protezlerde ithalatçı firma sorunları, yüksek fiyat ve devletin değişen ödeme politikaları nedeniyle sürekli temin sorunu yaşanıyordu. Mevcut yerli protezin ise bir türlü düzeltilemeyen kalite ve dizaynı, son zamanlarda da üretici firmaya bağlı problemleri yeni bir yerli protez tasarımını gerektiriyordu. Böylesine bir hastalığı yenip uzuvları ile hayata adapte olmuş değerli hastalarda zamanla ortaya çıkan protez sorunları giderek artıyordu. Sadece parça değişimi ile halledilebilecek bu durumlar yurt dışına bağımlı ve artık bulunamayan parça nedeniyle tüm protezin değiştirilmesini gerektirebiliyordu. Mevcut tüm tümör protezlerini, hem de hatırı sayılır sayıda kullanmış olmak, yukarıda bahsettiğim dezavantajlar yanında bana çok değerli deneyimler de; kazandırmıştı. Bunlardan yararlanarak PENTA-MUTS'u dizayn ettim.
PENTA-MUTS (Sapların beşgen yapısı nedeniyle PENTA-Modüler Uzuv Tamir Sistemi) ilk kez 22.04.2009 tarihinde kullanıldı.Menteşe hareketi yanında rotasyona da izin veren gelişmiş eklem yapısı,çimentolu ve çimentosuz uygulanan tespit sistemi, beşgen kesit ve hidroksiappatit kaplamanın sağladığı ve en inanılmaz koşullarda başarı ile denediğimiz mükemmel stabilitesi, omuzdan dirseğe,kalçadan ayak bileğine tüm iskeleti istediğimiz gibi tamir edebileceğimiz geniş yelpazedeki modularitesi, ameliyat sırasında her parça içinde ayrı ayrı düzeltip kontrol edilebilen rotasyon ayarlanabilirliği, özel kaplamalı hafif titanyum malzemesi gibi özellikleri ile son derece gelişmiş bir protez olduğunu düşünüyorum. PENTA-MUTS; bugün primer ve komplike revizyon vakalarında başarıyla uygulanmaktadır. Böylece Viyana dönüşü yüzüme ilk çarpan güçlüğe ve ülkemizdeki tümör protezi sorununa kalıcı bir çözüm getirdiğimi düşünüyorum.